Böbrek Kanseri Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Ülkemizde yıllık yaklaşık 10.000 kişi böbrek kanserine yakalanmaktadır. Böbrek kanseri çoğunlukla 55 yaş üzerinde görülür.Böbrek kanseri erken tanı konur ve ameliyat edilirse tamamen tedavi edilir (% 79-100)

Böbrekte en sık görülen kanser çeşidi böbrek hücreli kanserdir. Böbreğin ayrıca böbrek toplayıcı sistem kanseri de mevcuttur. (Renal pelvis kanserleri)Ancak bu kanserin görülme sıklığı böbrek hücreli kansere göre 15 kat daha azdır ve tedavi seçenekleri tamamen farklıdır. Bu nedenle bu yazıda bahsedilmeyecektir.

Böbrekler, karnımızda yer alan bir çift organdır. Böbrek idrar yoluna ait bir organdır. Kandaki atık maddeleri ve fazla suyu süzerek idrar meydana getirirler.İdrar, böbrek içerisinde böbrek pelvisi adı verilen bir boşlukta toplanır. Bu boşluk böbreğin orta kısmında yer alır. İdrar böbrek pelvisinden mesaneye doğru üreter adı verilen kanal vasıtasıyla aktarılır. Mesanede biriktirilen idrar daha sonra üretra adı verilen kanal vasıtasıyla vücut dışına aktarılır. Böbrekler ayrıca kan basıncını kontrol eden maddelerin üretiminde bulunurlar. Yine kırmızı kan hücrelerinin üretimine yardımcı olurlar. Böbreklerin üst kısmında böbrek üstü bezi (adrenal bezi) bulunur. Böbreklerin üst kısmı kalın bir yağ tabakası ile kaplıdır. Bu yağ tabakasının dışında da fibroz dokudan oluşan böbrek kapsülü bulunur.

Böbrekteki tümörler benign (iyi huylu=kanser olmayan) ya da malign (kötü huylu=kanser) şeklinde olabilir. İyi huylu tümörler, kötü huylu tümörler kadar zararlı değildir.

Benign (İyi huylu tümörler):

Genellikle hayati tehdit oluşturmazlar.Tedavi edildiklerinde ya da cerrahi olarak alındıklarında tekrar oluşmazlar.Çevre dokulara ve vücudun diğer organlarına yayılım göstermezler.Çoğu basit böbrek kistleridir.İçi su dolu keseciklerdir ,genellikle tedavi gerekmez, takipte kalırlar.

Malign (Kötü huylu tümörler):

Hayati tehdit oluşturabilirler.Cerrahi olarak alınsa bile tekrar büyüyebilirler.Çevre dokulara zarar verebilir ve çevre dokulara geçiş gösterebilirler.Vücudun diğer bölümlerine yayılım gösterebilirler.En sık görülen Renal Hücreli Kanserlerdir.

Böbrek tümörü hücreleri böbrekte oluşan kanserli dokudan ayrılarak yayılım gösterebilirler. Lenf damarları yoluyla çevre lenf nodlarına yayılabilirler. Ya da kan damarları yoluyla akciğerlere, kemiklere ya da karaciğere yayılım gösterebilirler. Yayılım gösterdikten sonra böbrek tümör hücreleri diğer dokularda tutunabilir ve bu dokularda yeni tümörler oluşturacak şekilde büyüme yapabilir. Buradaki büyüme yer aldığı dokunun normal aktivitesini bozarak zararlı hale gelir.

Böbrek tümörü için risk faktörleri

Bazı belirgin risk faktörleri böbrek kanseri oluşturmada önemli etkilere sahiptir. Aşağıda belirtilen risk faktörlerine sahip olan kişilerde böbrek kanseri gelişmesi daha sıklıkla görülmektedir.

Sigara: Böbrek kanseri gelişimi için en önemli risk faktörlerinden bir tanesidir. Sigara içenler, içmeyenlere göre daha yüksek oranda böbrek kanserine yakalanmaktadır. İçilen süre uzadıkça böbrek kanserine yakalanma riski artmaktadır.

Obezite: Böbrek kanseri riskini arttırmaktadır.

Yüksek kan basıncı: Uzun süre devam eden yüksek kan basıncı böbrek kanser riskini arttırmaktadır.

Aile hikâyesi: Ailesinde böbrek kanseri görülen insanlar, normal popülasyona göre çok az artmış bir risk oranına sahiptir. Ancak bazı özel genetik durumlarda ailede birçok bireyde böbrek kanserine rastlanabilir.Von Hippel Lindau sendrom,Tubero sklerozis gibi.

Kronik Böbrek Yetmezliği ve Dializ

Böbrek kanserine yakalanan hastaların birçoğunda yukarıdaki risk faktörlerinden hiçbirisi bulunmaz. Buna ek olarak yukarıdaki risk faktörlerine sahip insanların birçoğunda da böbrek kanseri gelişmemektedir.

Böbrek kanserinin belirtileri:

Böbrek kanserinde aşağıdaki belirtiler görülebilir.

*İdrarda kan görülmesi (idrar çay rengi, pas renkte ya da koyu kırmızı olabilir)

*Sırt bölgesi sağ ya da sol tarafta geçmeyen ağrı olması

*Hastanın ya tarafında ya da karnında bir kitle belirginleşmesi

*Sebebi olmayan bir şekilde normalden fazla kilo kaybı olması

*Yüksek ateş

*Aşırı yorgunluk hissi, iştahsızlık

Ancak çoğu böbrek kanserleri hiçbir belirti vermezler tesadüfen çekilen ultrason ve filimlerde tanı konur.Böyle erken tanı konunca tamamem tedavi edilir ve kişinin hayatı kurtulur.

Böbrek kanserinin teşhisi:

Maalesef direkt tanı koyduracak idrar ve kanda özel bir tümör belirleyeci test yoktur.Aşağıdaki testlerden bir tanesi ya da birkaç tanesi istenebilir.

İdrar analizi: Laboratuvarda idrar içerisinde kan ya da başka hastalık belirtileri olup olmadığı açısından değerlendirilir.

Kan testleri: Laboratuvarda kan birçok madde açısından test edilir. Bunlardan özellikle kreatin, böbrek kanserinde önemli bir gösteridir. Kanserin teşhisinden çok böbrek alınmasının hastaya zarar verip vermeyeceğine karar verme aşamasında önemlidir. Böbrek yetmezliği durumlarında böbreğin değil tümörün alınması öncelik kazanır.Sedimantasyon,CRP yükselir, bazende Ca,alkalen fosfataz,karaciğer fonksiyon testleri ve hematokrit artabilir.

Ultrasonografi: İnsanlar tarafından duyulmayan ses dalgalarıyla çalışan özel bir cihazdır. Organlara gidip geriye yansıyan ses dalgaları bilgisayar tarafından algılanarak organların şekli belirlenir. Böbrek kanseri tanısında ultrasonografi başarılıdır ve önemli bir yer tutar.

Bilgisayarlı tomografi (BT): Çeşitli yönlerden hastanın birçok kez röntgen filminin çekilmesi ve bu filmlerin bilgisayar tarafından düzenlenip komplex görüntülerin ortaya çıkarılmasıyla çalışır.
Kontrast madde (idrarın radyolojik olarak görüntülenmesini sağlayan bir madde) hastaya verilebilir. Böbrek kanseri tanısında bilgisayarlı tomografi en önemli tanı aracıdır. Kanserin boyutu, etraf lenf bezlerinde ve böbrek damarlarında tümöral yayılma olup olmadığı ve karın içinde başka yerlerde tümör olup olmadığı belirlenir.

Manyetik rezonans (MRI): Bilgisayara bağlı dev bir mıknatıstan oluşan MRI, idrar yollarının ve çevre lenf bezlerinin görüntülenmesinde önemli katkılar sağlayabilir. Kontrast madde verilmesi MRI’da da gerekebilir. Ancak tomografide verilen kontrast maddeye göre yan etki olasılığı daha azdır.
Ayrıca bazen tümor renal ven ve vena cava gibi ana damarlara trombüs ile yayılır o zaman angio ,MR yapılır.Metastazlar için AC filmi,kemik sintigrafisi ve PET çekilir.
Bazende tüm filimlere rağmen böbrekteki kitlenin iyi veya kötü olduğu anlaşılamaz o zaman böbrek biyopsisi yapılır.

Böbrek kanseri evreleri:

TNM sistemi kullanılır ama pratikte aşağıdaki sistem uygulanır.

Evre1:Böbrekte 7 cm den küçük kitle

Evre 2:Böbreğe sınırlı 7 cm den büyük kitle ,lenf yayılımı yok

Evre 3: kanser bölgesel olarak ilerlemiştir. Böbrek çevresineki lenf bezlerine veya böbrek üstü bezlerine veya Gerota fasiasına ulaşmış, toplar damarları tutmuş olabilir, ancak uzak organlara atlamamıştır. Bu evrede primer kitle her boyutta olabilir.

Evre 4: kanser metastatik hale gelmiştir. Genellikle akciğer, kemik, karaciğer ve beyin tutulumu görülür

Böbrek kanserinde derecelendirme (grading)

Tümörün saldırganlığının belirlenmesinde hücresel farklılaşmayı ifade eden derecelendirme yani “grading” önemlidir. Fuhrman sistemine göre kanser hücreleri orijinal böbrek hücresine benzemelerine göre 1’den 4’e kadar derecelendirilir. Grade 1 kanser köken aldığı hücreye en çok benzeyen ve biyolojik olarak en az saldırgan kanseri gösterirken, grade 4 en saldırgan ve en az böbrek hücresine benzeyen hücreleri tanımlar. Grade ne kadar yüksek ise kanser hücreleri köken aldıkları böbrek hücresine o kadar az benzer. Farklılaşma kötüleştikçe de biyolojik davranışın daha kötü olması ve daha saldırgan davranması beklenir.

Tedavi:
Böbrek kanserine yakalanan bir hastada en önemli tedavi seçeneği cerrahi tedavidir. Cerrahi dışı tedavilerin özellikle kemoterapi ve radyoterapinin böbrek kanseri tedavisinde etkinliği ne yazık ki çok azdır.

Hasta için seçilecek tedavi genellikle Tümör büyüklüğüne, tümörün böbrek dışındaki dokulara yayılım gösterip göstermemesine, tümörün vücudun başka bölümlerine yayılım gösterip göstermemesine, hastanın yaşına ve genel sağlık durumuna bakılarak kararlaştırılır.

Cerrahi tedavi:

Böbrek kanserinin en başarılı tedavi şekli cerrahi tedavidir. Cerrahinin çeşitli şekilleri vardır. Tümörün büyüklüğü ve evresine, hastanın diğer böbreğinin sağlam olup olmamasına ve diğer böbrekte tümör olup olmamasına göre tedavi şekli değişir.

Böbreğin tamamının alınması (Radikal Nefrektomi):

Bu ameliyatta tüm böbrek dokusu beraberinde böbrek çevresindeki yağlı doku ve bazı durumlarda böbrek üstü bezi cerrahi olarak çıkarılır. Çevre lenf bezlerinde büyüme tespit

edilirse lenf bezleri de çıkartılabilir.Radikal nefrektomiden daha zor bir operasyondur.Açık veya laparoskopik olarak yapılır.

Böbrek cerrahisinde açık cerrahi yöntem ya da laparoskopik cerrahi yöntem tercih edilebilir. Açık cerrahi de etkilenen böbrek tarafı karın cildinde 15-25 cm uzunluğunda bir kesi yapılarak operasyon gerçekleştirilir. Laparoskopik cerrahi de 4-5 adet 5-10 milim arası değişen kesi yapılarak batın (karın) içerisine kameralar ve ameliyatı gerçekleştirmeye yarayan çalışma aletleri ilerletilir. Böbreğin çıkarılması için operasyon sırasında 5-6 cm büyüklüğünde bir kesi yapılması gerekir.

Böbreğin bir kısmının çıkartılması (Parsiyel Nefrektomi):

Böbreğin sadece tümör içeren bölümü çıkartılır. Tümörün boyutu ve böbrek üzerinde yerleştiği yer uygun olduğu durumlarda böbreğin tamamının değil bir kısmının çıkartılması yöntemi seçilebilir.Açık ,laparoskobik veya robotik olarak yapılır.

Laparoskopik cerrahi de robot kullanımı da seçilebilir. Robotik nefrektomi operasyonunda robot kolları bilgisayar yardımıyla cerrah tarafından kullanılır. Kanama az olur ve iyileşme çabuk olur.Ancak zor ve pahalı bir yöntemdir.

Minimal İnvazif Yöntemler:

Tümör boyutu çok küçük olduğunda ve hastanın cerrahi tedavi görmesini engelleyen durumlar tespit edildiğinde tümör dokusunun cerrahi dışında minimal invazif yöntemlerle yok edilmesi tercih edilebilir.Başarı şansları cerrahi kadar iyi değildir onun için nadiren çok yaşlı hastalarda uygulanırlar.

Cryo Surgery: Cerrah, küçük bir kesiden hastanın böbreğindeki tümör içerisine bir cihaz yerleştirir. Cihaz, tümörü dondurur ve tümör hücreleri ölür.

Radyofrekans Ablasyon: Bu yöntemde böbrekteki tümör dokusu içerisine ilerletilen özel bir probdan radyofrekans enerji ile ısı iletilerek tümör dokusu ısıyla yok edilir.

Cerrahi sonrası iyileşme süresi hastadan hastaya değişmekle birlikte açık cerrahi sonrası bir miktar daha uzun, laparoskopik cerrahiler sonrasında daha kısa olabilmektedir. Hasta genellikle

ilk birkaç gün bir miktar ağrı ve rahatsızlık hisseder. Bu yakınmaların en az seviyede olması için hastalara ilaç önerilir.

Böbreğin tamamının alınması gerektiği durumlarda geride kalan böbrek, çoğu zaman vücudun ihtiyaçlarını karşılamakta yeterli olmaktadır. Ancak hastanın geride kalan böbreği yeterli seviyede fonksiyon göstermiyorsa, hastaya geçici bir süre için ya da kalıcı olacak şekilde diyaliz uygulaması gerekebilir.

İleri yayılmış metastatik böbrek tümörlerinde etkin bir tedavi yoktur ve yaşam süreleri bir kaç yıldır.Immunoterapi ,kemotreapi,radyoterapi uygulanılır.Yeni çıkan hedefe yönelik (Target tedavi)ilaçları ile daha iyi neticeler alınmaktadır.Ancak pahalı ve yan tesirleri fazla olan ilaçlardır.

Böbrek tümörü takibi:

Böbrek kanseri operasyonlarından sonra 6 aylık takipler önerilir. Check up’lar sayesinde kanserin tekrar edip etmediği belirlenecek, genel sağlık durumunda herhangi bir değişiklik olursa erken fark edilmesi sağlanacaktır. Böbrek kanseri tekrar etme ihtimali olan kanserlerden bir tanesidir. Kontroller sırasında kan testleri, akciğer grafisi, böbrek tomografi ve ultrasonografileri kullanılır.

5 yıllık takip sonrası hastanın takip aralıkları genişletilerek yılda 1 takiplerle devam edilir. Bir böbreği kanser nedeniyle alınan ve tek böbreği kalan hastalarda, kalan böbreğin fonksiyonlarının korunması ekstra önem taşır. Genellikle uzun vadede kalan böbrek, bir miktar büyüme göstererek fonksiyonlarının artmasına ve diğer böbreğinde görevlerini yerine getirmesine olanak tanıyan değişikliklere rastlanmaktadır.

Böbrekler üzerinde zararlı olan diyabet, hipertansiyon gibi hastalıkların tek böbreği kalan insanlarda vereceği hasar daha önemli olabilmektedir. Bu yüzden sadece kanserin tekrar etmesi açısından değil genel sağlık durumu açısından da hastanın yakinen takip edilmesi gerekmektedir.